Filtre:
Sırala:
10
2009-09-01
10
Kent tarihi açısından ülkemizde yapılan çalışmalar son yıllarda ciddi bir ivme kazansa da, bu husus özellikle Avrupa şehirlerine dair yapılan araştırmalarla kıyaslandığında, arada hâlâ kat edilmesi gereken ciddi bir mesafenin olduğu görülür. İstanbul, tarihi, kültürel, coğrafik, stratejik, ekonomik vb. birçok özelliğinden dolayı yüzyıllardır birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve yapmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da kent tarihi ile ilgili araştırılması gereken yüzlerce konu bulunmakta ve her araştırma bir diğerinin yolunu açmaktadır.
İstanbul’un 100’leri Serisi bu anlamda önemli konuların belli bir sayfa sınırlandırılması içinde anlatıldığı formatıyla, bu alanlara ilişkin yapılacak derinlemesine çalışmalar adına bir girizgâh niteliğindedir. Projenin öncelikli amaçlarından birisi de sokak adlarından dini ya da kültürel yapılarına, sanat anlayışından hakkında yazılan şiirlere kadar her şeyin çok çabuk değiştiği ve/veya hatıradan silindiği İstanbul ile ilgili bir belleğin tazelenmesi, birçok değerin unutulmamasıydı. Bu anlamda hazırlanan ve basılan kitapların okuyucular tarafından da büyük ilgi görmesi, serinin bazı kitaplarının kısa süre içerisinde ilk baskısının tükenmesi projenin başlangıçta öngörülen hedefleri yolunda emin adımlarla yürüdüğünü göstermektedir. Serinin ESGADER tarafından 2010 yılının "En İyi Ansiklopedik Eseri" ödülüne layık görülmesi de bu başarının bir nişanesi olarak değerlendirilebilir.
İstanbul’un 100’leri Serisi, okuyucularına, bir anlamda şehrin sakinlerine aynı zamanda bir farkındalık kazandırmayı amaçlamaktadır. İstanbul’un 100 Su Yapısı adlı eseri okuyan birinin Bozdoğan Kemeri’nin altından geçerken taşlarının yüzyıllarca yıl önce Kadıköy surlarından sökülüp getirilmiş olduğunu düşünmesi, yanından öylesine geçtiği bir caminin Mimar Sinan’ın ustalık eserlerinden biri olduğunu fark etmesi, Karaköy’den Galata’ya çıkarken gördüğü Kamondo merdivenini yaptıran ailenin hikayesini İstanbul’un 100 Ailesi kitabında bulması şehir sakinlerinin yaşadıkları yeri tanıması ve buraya sahip çıkması anlamında oldukça önemlidir. Bunun yanında seride yer alan İstanbul’un 100 Kilisesi adlı eser özellikle Helenistik eğitimi alan öğrenciler için başucu kitaplarından biri olmuştur. İstanbul’un 100 Romanı adlı kitap birçok ilköğretim okulunda ve lisede Türk edebiyatı müfredatının oluşturulmasında yardımcı kaynak olarak kullanılmaktadır. Ve kitaplar basılmaya devam ettikçe benzeri kullanımlara hizmet etmeye devam edecektir. İstanbul ile ilgili yayımlanan pek çok kitap bulunsa da birkaç ansiklopedik yayın dışında bu bilgilerin derli toplu bir arada bulunduğu yayın sayısı azdır. Bu kitaplar da ansiklopedi okuma ya da araştırma yapma gibi temayülü olmayan popüler okur tarafından pek ilgi görmemektedir.
İstanbul’un 100’leri Serisi, Batılıların "coffee-table book" dedikleri, içerik ve görselleri ile okunması oldukça kolay ve rahat formatıyla bu boşluğu doldurmak adına bir girişimdir. Günümüzde popüler okuyucu, teknolojik gelişmelerle birlikte bilgiyi tabiri caizse ayağına beklemektedir. İstanbul’un 100’leri serisi bu anlamda çeşitli kaynaklardan derlediği bilgileri, onların hoşlarına gidecek anılarla ve hikayelerle süsleyerek, aynı zamanda görsel tasarımıyla da titizlikle ilgilenerek çok daha geniş bir kesime seslenmektedir. Okur bu kitaplarda, ansiklopedi sayfalarını karıştırma ihtiyacı dahi duymadan İstanbul’daki yalılardan, bu şehirde basılan paralara kadar geniş bir yelpazede istedikleri bilgiye kolayca erişebilmektedir.
Proje tamamlandığında, yani 100 kitaba ulaşıldığında İstanbul için dev bir kitaplık meydana gelecektir. Bu çalışmadan yola çıkılarak, Örneğin İstanbul’un 100 Kilisesi, İstanbul’un 100 Kaybolan Eseri, İstanbul’un 100 Roma Bizans Eseri gibi kitaplardan bir derleme yapılıp yabancı dillere çevrilerek şehrin tanıtımına büyük katkı sağlanabilir. İstanbul, ülke tarihi ile yapılacak herhangi bir çalışmada illaki başvurulması gereken bir kaynaktır. Bu anlamda serinin kitapları şehir dışından yapılacak akademik ya da kişisel herhangi bir araştırmada büyük kolaylık sağlayacaktır. Uluslararası düzeyde ise yapılacak çeviri faaliyetleri ve PR çalışmaları ile serinin başarısı katlanacaktır.
24
2011-05-01
10
1839 yılında ülkemizde açılan ilk müzenin silah müzesi olduğu göz önüne alınırsa, 2011 yılında faaliyete geçen Topkapı Sarayı Silah Seksiyonu, ilk ve son adım ilişkisi açısından büyük önem arz etmektedir. Fethi Ahmet Paşa’nın Aya İrini’de açtığı Mecma-ı Esliha’dan günümüze müzeciliğin serüveni, edindiği teknolojik avantajlar ve sergileme biçimlerindeki yenilikler bu seksiyonda izlenebilir.
TÜRK MÜZECİLİĞİNDE İLKLER BU SEKSİYONDA
• İlk defa hologram teknolojisiyle anlatım.
• Cahit Berkay’dan Erkan Oğur’a, Demir Demirkan’dan Hayko Cepkin’e Türkiye’nin önde gelen 15 müzisyen tarafından gerçekleştirilen ve sergi temasını içeren ambians müzikleri.
• Osmanlı minyatürlerinden haraketle Osmanlı ordusu ve savaşlarını anlatan özel efektli filmler.
Proje kapsamında ek olarak:
Yarım kubbede projeksiyon ile minyatürler oynatıldı.
Lahitler ve kuyular aydınlatıldı.
Silahlar barışı temsil edecek şekilde, özel mıknatıslarla havada dik tutuldu.
Piri Reis haritası Walter Art Museum’dan getirtilerek, Osmanlı’nın 3 kıtaya yayılması LED bilgisayar teknolojisiyle 7 büyük savaş üzerinden izleyiciye aktarıldı.
42
2011-12-23
10
20. yüzyılın dahi ressamı, en çok bilinen ve tartışılan ikonlarından biri olan Salvador Dali’nin sanat serüvenini en iyi yansıtan 121 eseri KÜLT tarafından İstanbul’a getirilerek, Tophane-i Amire gibi şehrin tarihi bir merkezinde modern müzeciliğin tüm imkanlarından yararlanılarak sergilendi.
Toplam 121 eserden oluşan ve “İlahi Komedya”, “Gala ile Akşam Yemeği” ve “Sürrealizm İzleri” başlıklarını taşıyan bu 3 ayrı süitinin Osmanlı mimarisinin nadide örneklerinden biri olan Tophane-i Amire’de sergilenmesi, geleneksel ile sürrealizmin birbirlerinin auralarına müdahale etmeden bir armoni içerisinde bir arada yer almasını gerektirmişti. Bunun yanında İtalyan edebiyatının ve dilinin kurucusu Dante’nin başyapıtı İlahi Komedya’nın, Dali yorumuyla resimlenmesinden oluşan bölümün, esere uygun ve eserdeki hissi verecek şekilde Cehennem, Araf ve Cennet bölümlerinde ayrılması gerekiyordu.
Bu tarihi mekanın bu uygulama anlamında olumlu ve de olumsuz yönlerinin analiz edilmesi, tasarımın getirilen eserlerin ve mekanın karakterine uygun bir şekilde hazırlanması sonucunda uygulamaya geçildi. Tophane-i Amire binasının genel karakteri korunup, bölmeler aracılıyla hem mekan hissi kaybedilmeden hem de eserlerin odağa alınmasına dikkat gösterilerek gerçekleştirilen sergi, büyük bir ilgiyle karşılaşarak kısa bir süre zarfında şehrin en çok ziyaret edilen sanatsal etkinliklerinden biri haline geldi.
Sergi Koordinasyon ve Yönetimi
Kült
Sanat Yönetimi
Uğursal Şark, Eray Kula
Proje Yönetimi
Cüneyt Durukan
Medya Danışmanı
Erdem Öztop
Kurumsal İlişkiler
Salih Erturan
İçerik Yönetimi
Güney Ongun
Koleksiyon
InArtis
Reklam Filmi
1000 Volt
Fotoğraf
Bilal Eroğlu
Grafik Tasarım
Eray Kula
Web sitesi
İlyas Toker
Eser Taşıma
Asya Nakliyat
İklimlendirme
Arçelik - İzoform
Işık Tasarım
Aydınlatma Merkezi - Leonardo
Sergi Uygulama
Sergikur
9
2008-05-16
9
Türkiye'nin en büyük uluslararası edebiyat etkinliği olan İstanbul Şiir Festivali, sürekliliğini sağlayarak İstanbul'un kültür yaşamında büyük bir boşluğu doldurmaktadır.
Her sene 11-14 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen etkinlik kapsamında konuk ülke şiiri ile ilgili seminerler düzenlenmekte ve bir antoloji hazırlanmaktadır. Üniversitelerden tarihi mekanlara kadar geniş bir hareket alanına yayılan festival, birçok önemli yerli ve yabancı şairin katılımıyla sanatseverlerle olan buluşmalarına devam etmektedir.
26
2010-11-13
9
Avrupa edebiyatının önemli isimlerini bir araya getiren, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteğiyle ve uluslararası sanat enstitülerinin katkılarıyla gerçekleştirilen Avrupa Yazarlar Parlamentosu, 2010 yılının en çok ilgi gören etkinliklerinden biri oldu.
Özellikle öykü, roman ve tiyatro gibi alanlardaki serüvenine batı yazınından tercüme edilen eserlerin etkisiyle başlayan bir geleneğin zaman içerisinde Avrupa’da geniş bir okuyucu kitlesi bulması, prestijli kitap ödüllerine layık görülmesi, ülkesinde batı kuramı ve eleştirisi üzerine önemli çalışmaların yapılması, İstanbul’un birçok yazara ilham veren bir şehirken bunun uluslararası platformda muadil şehirler kadar kabul görmemesinin çeşitli çalışmalarla önüne geçilmesi isteği, batı-merkezli alışılagelmiş tartışma biçimlerini tersine çevirerek bu sefer Avrupa edebiyatının bugününü ve yarınını bu topraklarda ele alma fikri projenin temelini oluşturdu.
Endüstrileşme, Kitlesellik ve Edebiyat, Avrupa Edebiyatının Sınırlarını Yeniden Tanımlama, Dijital Çağda Edebiyat ve Edebiyat Coğrafyaları başlıklarını taşıyan komisyonlarda, eserleri ülkemizde büyük ilgi gören yazarlar ile Türkiyeli edebiyatçılar bu konularda ihtisas sahibi moderatörlerin eşliğinde oldukça verimli geçen çalışmalara imza attı.
Komisyonlardaki tartışmaların neticesinde hazırlanan “İstanbul Deklarasyonu” ise gerek taşıdığı mesajlar gerekse edebiyatın geleceği ile ilgili öne sürdüğü çözüm önerileri ile toplantının gerçekleştirilme amacı doğrultusunda edebiyat tarihinin referans metinlerinden biri oldu.
18
2010-08-01
8
İki büyük imparatorluğun mirasçısı Japonya ve Türkiye, Ertuğrul Fırkateyni’nin Japonya ziyareti ve ardından yaşanan deniz kazası ile başlayan Türk-Japon dostluğunun 120. yılı münasebetiyle “Türkiye’de Japonya Yılı” olarak kabul edilen 2010 senesinin en önemli etkinliklerinden birini Topkapı Sarayı’nda gerçekleştirdi.
“Japon Sanatının 5000 Yılı” sergisi, Japon sanatına ışık tutan ve aralarında resim, heykel ve dekoratif nitelikli eserlerin bulunduğu 47 başyapıttan oluşmaktadır. Sergide yer alan en eski eserler, aralarında M.Ö. 3000-2000’e ait bir seramik kabın da bulunduğu, Japon sanatının ortaya çıktığı döneme ait kaplar ile Yayoi ve Kofun dönemlerine ait arkeolojik buluntulardır.
“Japon Sanatının 5000 Yılı” sergisi, ayrıca Japon sanatında çok önemli bir yere sahip olan Budizm konulu resim ve heykeller ile Samuray sanatından örnekleri de, Japon kültürüne ilgi duyan kitlelerle buluşturmaktadır. Öte yandan sergide, Japonya’da 14. yüzyıldan beri icra edilmekte olan ve Noh adı verilen müzikli drama sanatında oyuncuların kullandığı maske ve kostümler de yer almaktadır. Japon kültürünün dünyaca tanınan geleneksel çay seremonisine ilişkin eserler ile Japon gündelik hayatının estetik yönünü gözler önüne seren paravanlar, sergide öne çıkan diğer eserlerdendir. Serginin çok anlamlı bir eseri de, Türk-Japon dostluğunun somut bir simgesi olarak özel biçimde teşhir edilen, Ertuğrul Fırkateyni’nin kaptanı Osman Paşa tarafından Sultan II. Abdülhamit adına Japon İmparatoru Meiji’ye sunulan 24 ayar altın işlemeli, ipek bohçadır. “Japon Sanatının 5000 Yılı” adlı sergi, zengin içeriğiyle, ziyaretçilerine Japon kültür ve sanatını daha yakından tanıma imkanını sağlamıştır.
21
2010-08-16
8
Orta Asya’dan Anadolu’ya Türkler, farklı dinlerin örtüsü altında da olsa yaşamla ölümü bir yolculuğun aşamaları olarak görmüştü. Bu nedenle de mezarlara büyük önem vermişlerdir. Devlet büyükleri, âlimler ve önemli kişiler adına dönemin mimari özelliklerini ve estetik anlayışını yansıtan anıt mezarlar inşa edilmiş, İslamiyetin kabulü sonrası bu yapılar türbe adıyla anılmıştır. İçinde ise paha biçilmez tarihi eserler sergilendiği bu mekanlar "Sonsuzluğun Kapısı: Türbeler" sergisiyle İstanbullularla buluş
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Valiliği işbirliğiyle hayata geçirilen Ramazan İstanbul etkinlikleri kapsamında “Sonsuzluğun Kapısı: Türbeler” sergisi Topkapı Sarayı’nın Has Ahırlar Bölümü’nde İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğü uhdesinde bulunan eserlerden bir kısmını içermiştir. Danışmanlıklarını Beşir Ayvazoğlu ile İstanbul Rölöve ve Antılar Müdürlüğü Kontrolör Mimarı Hasan Fırat Diker’in yaptığı “Sonsuzluğun Kapısı: Türbeler” sergisi ile müze müdürlüğü tarihinde bir ilk gerçekleştirilmiş olmuş ve eserler 1979 yılından beri ilk kez gün ışığına çıkmıştır.
11
2009-12-01
6
İstanbul merkezli gelişen Türkiye çağdaş sanat ortamının önemli bileşenlerinden biri sanat merkezleridir. KÜLT, sanat merkezleri ve bu merkezlerin faaliyetlerinin tanıtım materyallerinin tasarımlarını, onların sanat ortamı içindeki farklılılık noktalarından temellendirerek oluşturmaktadır. İstanbul'un genç güncel sanat merkezi DEPO, Türkiye, Güney Kafkaslar, Ortadoğu ve Balkan ülkelerini kapsayan geniş bir çerçevedeki sanatçılar, sanatçı kolektifleri, sivil toplum kuruluşları ve kültür kurumları için yeni platform işlevi görmektedir.
Sanatçılar arasında işbirliğini ve kültürel etkileşimi kolaylaştırmayı, bölgeye özgü sosyal ve siyasî sorunlar üzerine eleştirel düşünceyi teşvik etmeyi hedefleyen bir sanat merkezi olarak DEPO, İstanbul Tophane’deki 4 katlı eski bir tütün deposunda (Tütün Deposu) faaliyet gösteriyor. Depo Güncel Sanat Merkezi’nin kurumsal kimliği, sergi tanıtım materyalleri ve web tasarımı KÜLT tarafından gerçekleştirildi.
41
2011-05-01
6
“Yeni Türkiye”, eski Türkiye’nin yüklerinden kurtulmuş, iç politikada demokratik rejimi en güçlü şekilde yerleştirmiş, dış politikada ise bölgesinin lider ülkesi olan bir Türkiye ülküsünün adıdır. “Yeni Türkiye”, halkın gerçek anlamda yönetime katıldığı, toplumsal barış ve refahın sağlandığı demokratik standartları tam bir Türkiye’dir. Hem bölgesel, hem de küresel politikaların en etkili karar vericilerinden biri olan “yeni Türkiye”, geri döndürülemez bir ekonomi-politik büyüklüğe ulaşmıştır. Kudretli ve adil vizyonuyla “yeni Türkiye”, hem kendi toplumuna, hem bölgesine, hem de dünya barışına en büyük katkıları yapabilecek büyük bir güçtür. Bu anlayışa dayanan “yeni Türkiye” konsepti, bu sanal düşünce platformunun ana fikrini oluşturmaktadır. Bu düşünce platformunda Türkiye’den ve dünyanın farklı ülkelerinden birçok aydın, özgün fikirlerini paylaşmaktadır.
13
2007-01-01
5
İstanbul’u, dünya entelektüelleri için bir çekim merkezi haline getirmek ve yapıcı diyaloglar geliştirmek amacıyla 2007 yılında felsefe, edebiyat, din gibi disiplinlerin önde gelen isimleri Türk muadilleri ile buluşturularak 8 söyleşi yapılmış ve bu söyleşi dizisi, 2008 yılında kitaplaştırılarak okuyucuların erişimine sunulmuştur.
Doğu Roma İmparatorluğu döneminde İstanbul’un sakinleri, Sultanahmet’te Yerebatan Sarnıcı’nın hemen yanında bulunan Million Taşı’nı dünyanın merkezi kabul ederlerdi. Bu inanca gönderme yaparak, söz konusu toplantıların adını "Arzın Merkezinde Buluşmalar" olarak belirlenmesi, İstanbul’u kültürel anlamda önemli bir dünya kentine dönüştürme amacını işaret etmekteydi.
"Arzın Merkezinde Buluşmalar" konferans dizisinin proje tasarımı, kurumsal kimlik ve tanıtım materyallerinin tasarımı, organizasyonu, içerik yönetimi ve buluşmalar kitabının tasarımı KÜLT tarafından gerçekleştirilmiştir.
30
2009-05-01
5
“Türk Edebiyatında İstanbul" serisi, Türk Edebiyatı’ndaki İstanbul görünümlerini araştıran bir proje olarak hayata geçirildi. Yazarların, İstanbul’u, İstanbul’un sokaklarını, insanlarını ve kentin değişik dönemlerdeki görünümlerini algılayış ve yansıtış tarzlarını araştıran Türk Edebiyatı’nda İstanbul serisi Ahmed Rasim’in İstanbul’u, Abdullah Şinasi Hisar’ın İstanbul’u, Ahmed Midhad Efendi’nin İstanbul’u, Samiha Ayverdi’nin İstanbul’u ve Sait Faik’in İstanbul’u olmak üzere 5 kitaptan oluşmaktadır. Seriyi oluturan kitapların tasarımları KÜLT tarafından gerçekleştirilmiştir.
Şehir ve edebiyat ilişkisinin etraflıca anlatıldığı bu beş eserin editörlüğünü Sait Faik'in İstanbul'unda Yeşim Özdemir, Ahmet Mithat Efendi'nin İstanbul'unda Mehmet Doğanay, Ahmet Rasim'in İstanbul'unda Çilem Tercüman, Sâmiha Ayverdi'nin İstanbul'unda Zeynep Uymur ve Abdülhak Şinasi Hisar'ın İstanbul'unda Şafak Güneş Gökduman yaptı.
35
2005-02-01
5
“Tadını Çıkarın” kampanyası Ülker’in sanata olan desteğini vurgulamak için KÜLT tarafından Ülker Sanat için üretildi ve İdeha Creative Works’ün sektöre adım attıktan sonra gerçekleştirdiği ilk kampanyaydı. Yapılan araştırmalarda Ülker sanata destek verdiği halde bunun bilinirliliğini yaratamadığı sonucu çıkıyordu.
Bu algıyı değiştirmek ve iyiye doğru yönetmek için “Tadını Çıkarın” kampanyası hayata geçirildi. Başarılı bir kampanya olarak öne çıktı ve Ülker’in sanata olan desteğinin bilinirliliğini kamuoyu nezdinde yaratmayı başardı. Kampanyanın fotoğrafları Türkiye’nin genç fotoğrafçılarından Bilal Eroğlu tarafından çekildi. Proje, Ülker ürünleri ile sanatçıların ve sanat yapma süreçlerinin birlikteliğine dair bütünleşik bir algı yaratmayı amaçlıyordu.
15
2009-08-01
4
Türk kitap tarihi, kültürü ve sanatı hakkında alanında uzman araştırmacılara ait yazılardan ve sanatçılarla yapılan söyleşilerden oluşan Türk Kitap Medeniyeti alanında ezber bozan bir kitaptır.
Türkçe ve İngilizce olmak üzere iki dilde yayımlanan ve Türklerin kitapla olan macerasına ışık tutan eser, ilk olarak Türkiye’nin onur konuğu olduğu 2008 Frankfurt Kitap Fuarı’nda meraklıların ilgisine sunulmuş ve fuarın ilgi çeken kitaplarından biri olmuştur.
Türkler ve Çinliler Miladi VIII. yüzyılda baskı tekniği kullanarak kitap çoğaltmışlardır. Çinliler Çincenin karakteri gereği sayfaları yekpare kalıp olarak dökmüşler, buna karşılık Türkler döktükleri harflerle raylar üzerinde bir tür dizgi tekniği kullanarak kitap basmışlardır. Bugün