Allah yolunda hizmet yapmak isteyen ve bu alanda yüzbinlerce insanlara ulaşmak isteyenlerin parasız ve bütçesiz bunu yapabilmeli uzunvadede imkansızdır.
|
|||
İNSANLARI ANLAMAK ZORDUR... HERKES KENDİ MERKEZİNDEN BAKAR, DOĞAL OLARAK "KENDİ MERKEZLİ" GÖRÜR... NE KADAR FARKLI BAKARSAK BAKALIM, ORTAK PAYDAMIZ İNSAN OLMAKTIR VE İNSANIN İNSANLIĞA İNSAN OLMAKLA GETİRDİĞİ BİR BORCU VARDIR, HOŞGÖRÜ VE ADALET... "Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır.
|
|||
Kaç yıldır benim yanımdasın? - 20 yıldır efendim. - Bu zaman süresince benden ne öğrendin? - Hiçbir şeyle değişmeyeceğim yedi gerçek öğrendim. - Ömrüm seninle geçtiği halde topu topu yedi gerçek mi öğrendin? - Evet
|
|||
Profesör elinde içi dolu bir bardak tutarak dersine başladı Herkesin göreceği bir şekilde tutuyordu ve ardından sordu : “Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?” '50gm!' .... '100gm!' .....'125gm' ..diye öğrenciler yanıtladı. “Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem,” dedi profösör, “ama, benim sorum şu ki : “Bu bardağı böyle birkaç dakikalığına tutsaydım ne olurdu?” ‘Hiçbir şey' …..diye yanıtladı öğrenciler. “Tamam peki 1 saat boyunca tutsaydım ne olurdu?” diye sordu profesör bu kez…
|
|||
Bir adam Hz. Ali’ye geldi ve “Sana sormak
|
|||
Zengin bir adam mercedes arabası ile şehirdeki dar bir yoldan geçiyordu. Birden, yoluna aniden fırlayarak elindeki taşı arabasına atan bir çocuk gördü. Kapısına çarpan taşın sesi ile ani fren yapınca, arabası kaldırım taşına çarparak durabildi. Adam öfke ile arabadan fırlayıp, taş atan çocuğu kolundan tutarak sarsmaya ve "Sen ne yapıyorsun serseri, bak arabamı ne hale getirdin" diyerek bağırmaya başladı. Üzgün ve suçlu tavır içindeki çocuk "Amca lütfen kızma, sizden önce geçen arabalara durmaları için işaret ettim, arabaların hiç biri durmayınca, sizin arabaya taş attım" dedi.
|
|||
Bir kral, sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlamış. “Dile benden ne dilersen?” demiş dilenciye. Dilenci gülerek, “sanki benim her dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz…” der. Kral bu cevaba şaşırır ve sohbet ilerler. “Pek tabii, her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle bakalım, ne... istiyorsun?” Dilenci: “Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım!” der. Kral ısrar eder: “Ne istersen iste, sana verebilirim. Ben güçlü bir kralım. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz!” der.
|
|||
Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş. "Son Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş. Hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış. "Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana" demiş oğluna.
|
|||
Bir zamanlar, birbirine bitişik iki çiftlikte yaşayan, iki erkek kardeş vardı.
|
|||
Millî şâirimiz Mehmet Akif Ersoy, Sultan Ahmet Camii’ne her gittiğinde orada iki gözü iki çeşme ağlayan yaşlı bir zâta rastlamaktadır. Bu yaşlı zât, başından geçen bir olayı kendisine anlatınca, Mehmet Akif Ersoy bundan çok etkilenmiş, bu yaşlı zatla aralarında geçen konuşmayı ise bizlere şöyle nakletmiştir:
|
|||
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- …
- sonraki ›
- son »