Dikkat Zehir Var

  • Dünden Bugüne Ermeni Sorunu
  • PKK ve Terörizm

Daha Neler Var

  • Derdinize Çare Arayan Kitaplar
  • En yeni aktif olan konu başlıkları
  • Yaptığımız Çeşitli Anketler

Manevi Panzehirler

  • Kuranı kerim makale ve tartışmaları
  • Hadis Ve Sünnet üzerine yazılar
  • Mezhepler ve Cevaplar

islam

Kürtler: Bir delikten iki kere sokulmak

Submitted by Abdulkadir on Pzt, 2011-06-13 01:00
  • Dr. Ebubekir Sifil
  • emperyalizm
  • ırkçılık
  • islam

Aramıza yapay sınırlar çizilmeden ve "İslam ülkeleri" tabiri dilimize düşmeden çok önce zihnimizdeki yerini yitirmeye başlamıştı "İslam kardeşliği" olgusu. Her bir etnik unsur ayrı bir baş çekmeyi ve "İslam kardeşliği" vakıasını bu şekilde fiilen ortadan kaldırmayı "marifet" saymaya başladığında başlamıştı "bölücülük" fitnesi aslında. Araplar Türkleri "işgalci" görecek, Türkleri köpeklerine "Arap" ismi takacak vadilere savuran o illetten başkası değildi.

Sadece alfabemiz, takvimimiz, kıyafetimiz değildi değiştirilen; dost ve düşmanlarımız da değişmişti kaçınılmaz olarak. Sırtımızı birbirimize dönünce, yüzümüzü döndüğümüz taraftan olduk. Mıknatısın aynı uçları gibi birbirini iterek bugüne geldi Ümmet-i Muhammed'i oluşturan unsurlar ve yeryüzünde böyle bir dağılmışlığa bizden başka maruz kalan yok...

  • Yeni yorum ekle
  • Devamını oku

Takva- tağva gerilimi

Submitted by Abdulkadir on Pzt, 2011-03-21 09:05
  • Dr. Ebubekir Sifil
  • islam
  • itikad

İki temel İslamî kavram "takvâ" ve "tağvâ". İlki genellikle meallerde "Allah korkusu" veya "sorumluluk bilinci" olarak veriliyor. Oysa takvanın bunları aşan boyutları var. Her şeyden önce "Allah korkusu" tabirini karşılayan bir değil, iki kavram var: Huşu ve haşyet. Bunlardan ilki korkuyla karışık saygıyı, bir dinginlik ve sekinet halinde idrak anlamını içerirken, ikincisi istiğrak halinde, her an canlı ve diri bir şuur halinde hissedilen korkuyu anlatıyor.

Takva ise, iman ve istikamete zarar vermesin diye, nefsi zabt-u rabt altına almak için mübahlardan bile gönüllü olarak vazgeçmeyi, uzak durmayı ihtiva eden "imanda ve amelde kemal" diye ifade edebileceğimiz bir hassasiyetin, incelmiş bir ruh halinin, ahlak ve seciyede billurlaşan bir tavrın teşahhusu. Biz bunu, insanın pozitif yönde, insaniyette zirveyi yakalaması olarak ifade edebiliriz.

Tağva ise azgınlıkta, isyan ve taşkınlıkta varılan son noktayı anlatıyor. "Tuğyan" ile aynı kökten. Bunu da insanın negatif yönde, şeytaniyette zirveyi bulması olarak işaretleyebiliriz.

  • Yeni yorum ekle
  • Devamını oku

Filistin Davası

Submitted by Abdulkadir on Paz, 2010-03-21 10:27
  • Din ve Inanc
  • Dr. Ebubekir Sifil
  • islam

Daru'l-Hikme'nin sitesinde yer alan haber, İslam alimlerinin Filistin davası ve son gelişmeler üzerine uyarılarını aktarıyor. İşgalci Siyonist İsrail devleti özel olarak Mescid-i Aksa, genel olarak Filistin toprakları üzerindeki sinsi planlarını adım adım uyguluyor.

Dikkat çekilmesi gereken en önemli nokta, Siyonist yönetimin, bu planları "haşlanmış kurbağa" metoduyla icra ediyor olması. İsrail, amacına ulaşmak için birden ve topyekün bir hamle yapmak yerine, dünyayı ve İslam alemini "alıştıra alıştıra" gidiyor. İşgali genişletme ve Filistin toprağına Yahudi damgası vurma adına ortaya koyduğu her uygulamaya kendince uygun kılıflar üretmeyi de ihmal etmiyor.

  • Yeni yorum ekle
  • Devamını oku

Size bazı önerilerimiz var

Submitted by Abdulkadir on Cts, 2010-02-27 05:11
  • Dr. Ebubekir Sifil
  • islam
  • islama hizmet

Aşağıdaki yazı hocamızın ''Kandiller'' isimli Milli Gazete'deki yazısının ikinci alt başlığından alınmıştır:

Müslümansanız inancınızın gereğini yerine getirmek mecburiyetindesiniz. Attığınız her adımda başarılı olmak Müslüman olmanızın gereğidir. Başarıyı getiren sebep ihlâstır. İhlâslı davranıyorsanız kaybediyor gözükseniz bile, aslında siz kazanıyorsunuzdur. Bunu önemseyin.

Hep kaybedenler var. Samimiyet sınavında kaybedenler var. Bakın onlara böyleleri kesinlikle karikatür Müslümanlardır. Bunların gerçeği görmelerine, hidayete ulaşmalarına yardımcı olacağız. Allah'tan böyleleri için faziletli olmaları için duâda bulunacağız.

  • Yeni yorum ekle
  • Devamını oku

Türkiye’de İslâm meselesi

Submitted by Deniz on Cts, 2008-11-15 16:30
  • Batı dünyası
  • batılılar
  • Batılılaşmak
  • cumhuriyet ideolojisi
  • din
  • din anlayışı
  • din politikası
  • Dr. Ebubekir Sifil
  • islam
  • kimliksizleşme
  • laiklik
  • modernizm
  • modernleşme
  • siyaset
  • Türkiye
  • uluslararası ilişkiler

Evet, Türkiye’de İslâm bir “mesele”dir. Hem “değişmez gündem” olması dolayısıyla, hem de yaşadığımız bütün problemlerin uzaktan ya da yakından, doğrudan veya dolaylı olarak İslâm’la ilişkili bulunması sebebiyle. Ne var ki yönetici elitler bunu açık yüreklilikle, soğukkanlılıkla ve objektif olarak görmemekte ısrarlı olduğu için Türkiye yapısal problemler yaşamaktan başını alamıyor.

Size bir soru: Türkiye’nin AB’ye tam üye olması halinde (şükür ki bu bir hayal) Batılılarla birlikte, problemsiz bir şekilde yaşayabileceğimize inanıyor musunuz?

Batı’ya gidenler, hele de oralarda tavattun etmiş (oraları vatan edinmiş) olanlar, Batılılarla bir arada yaşamanın gerçekte neye tekabül ettiğini iyi bilirler. Yüzü yaklaşık 1 asırdır Batı’ya döndürülmüş olan bu toplum gerçekten Batılılaşıyor mu? Yoksa nihai olarak vardığımız nokta “Batılı gibi olmak”tan ibaret mi?.. “Batılı gibi” olmak demek, aslında ne Doğulu ne Batılı olmak demektir. “Kimliksizleşme” diye ifade edilen durum yani…

  • Yeni yorum ekle
  • Devamını oku

AR DAMARI NASIL ÇATLAR?

Submitted by Deniz on Paz, 2008-07-20 12:54
  • ahiret gününe iman
  • ahirete inanmak
  • dünya hayatı
  • edep
  • güzel ahlak
  • haya
  • haya duygusu
  • hesap günü
  • iffet
  • iffeti korumak
  • iffetli olmak
  • iman
  • imtihan
  • islam
  • kadın
  • örtünme hassasiyeti
  • örtünmenin faydaları
  • utanma duygusu
  • Vehbi Vakkasoğlu

Utanmaktan Utanan Bir Nesil Gelecek”

“Utanmıyorsan, dilediğini yap!” ikazını, bütün büyükler tekrarlamışlardır. Çünkü insanın en güzel süsü, utancından dolayı, yüzünün kızarmasıdır.

Efendimiz de (sav); “Hayâ imandandır” buyurmuştur.
İnsan, utanma duygusunu doğuştan getirir ama imanla korur ve geliştirir.

Bütün güzellikler gibi, utanmanın, iffetin, hayânın da kaynağı imandır ve bu sebeple de kadın erkek herkesin asıl değeri, doğru bir biçimde Allah’a ve ahirete inanmaktadır.

İslam imanı, bütün mensuplarını iffete ve edebe çağırır.

Allah tarafından her an görüldüğünü ve gözetildiğini bilen bir insan, yaptıklarından hesap vereceğini de bildiği için elbette ki kendisi için çizilmiş sınırlara uyar; nerede durması gerektiğini, nerede serbest olduğunu hep hesaba katar. Çünkü dünya hayatının sonunda kurulacak olan en büyük mahkemede, her halinden dolayı sorgulanacak ve en küçük iyiliğinin de, en küçük kötülüğünün de karşılığını mutlaka görecektir.

  • Yeni yorum ekle
  • Devamını oku

NASIL HÜKMEDİYORSUNUZ

Submitted by Deniz on Salı, 2008-05-06 15:52
  • alimlere tabi olmak
  • Cemil Usta
  • fetva
  • Fetva verme sorumluluğu
  • fetva vermek
  • fıkıh
  • fıkıh ilmi
  • içtihad
  • islam
  • islam alimleri
  • Kuran'ın hükümleri
  • müctehid alimler
  • nakil

“De ki: Sizin ortak koştuklarınızdan gerçeğe götürecek var mı? De ki gerçeğe götüren Allah’tır. Gerçeğe götüren mi uyulmaya daha layıktır. Yoksa hidayet vermedikçe kendi kendine doğru yolu bulamayan mı? O halde neyiniz var! Nasıl hükmediyorsunuz!” (Yunus 35)

Fetva ehliyetli kişilerin işidir. İslam hukukuna göre müftü kendisine sorulan sorunun hükmünü, kitap ve sünnet naslarından çıkarır veya nasların ışığı altında içtihat ederek çıkarır. Bu yönü ile fetva verme işi ilmî iktidar meselesidir ve içtihada dayanmaktadır. Usül âlimlerine göre bir kişinin fetva verebilmesi için o şahsın müçtehit olması gerekir. İçtihat iktidarına sahip olamayan bir kişiye hakikatte müftü denilemez. Bu şartları taşımayan kişilere mecazen müftü denilir. Âlimlerin ortak görüşü müçtehitlerin görüşünü ezberleyen ve müçtehit olmayan kimse müftü değildir. Böylesinin vazifesi kendisine sorulduğu zaman, İmam-ı Azam gibi bir müçtehidin görüşlerini nakletmektir. Zamanımızdaki âlimlerin fetvaları gerçek fetva olmayıp müçtehit müftülerin fetvalarını nakletmekten ibarettir.

  • 2 yorum
  • Devamını oku

Modernist Çizgi: Nerden Nereye?

Submitted by Deniz on Cts, 2008-05-03 11:47
  • Ahmed Taşgetiren
  • din tahripçileri
  • Dinde Reform
  • islam
  • islam düşmanları
  • modernistler
  • modernizm
  • Reformcular
  • reformist fikirler
  • reformistler
  • Sünneti inkar

Nihai planda, İslâm dünyası içindeki modernist çizgi, "Kur'an ve Sünet'in yeniden değerlendirilmesi ve yorumu"nu öngörüyor. Bu çerçevenin içine, vahyin anlamı, vahiy ve Peygamber ilişkisi, Kur'an'ın zamana ve mekâna göre bağlayıcılığı, Hazreti Peygamber'in din içindeki konumu, söz ve davranışlarının Müslüman için değeri gibi başlıklar giriyor.

Bu da, İslâm'ın bu ana kaynaklarına "modern zamanlar"dan bakmaktan neş'et ediyor.

Soru net olarak şöyle konuyor: Kur'an ve Sünnet, 19'uncu yüzyılda da, 7'inci yüzyılda taşıdığı değeri taşıyor mu, taşımalı mı?

Cevap olarak da, dinin bir kurum olarak eskidiğinden, dolayısıyla yeni insanın herhangi bir konuda dini müracaat alanı görmesinin gereksiz olduğundan tutun da, Kur'an'a ve Hazreti Peygamber'e çok genel çerçeveler getiren değerler olarak bakıp İslâm'ın içini tamamen yeni yorumlarla doldurmaya, ya da dini sadece bir ahlâki referans, bir manevi doyum alanı olarak görmeye kadar uzanan görüşler serdedilmiştir.

"Dini modern zamanların dışına atan" görüşler, bir başka çerçeve, yani din dışı bir çerçeve oluşturuyorlar.

  • Yeni yorum ekle
  • Devamını oku

‘KOLAYLAŞTIRILMIŞ DİN’ ANLAYIŞI

Submitted by Deniz on Per, 2008-05-01 14:46
  • ahir zaman
  • Batılılaşmak
  • çağdaşlaşmak
  • din tahripçileri
  • dinde kolaylık
  • Dinde Reform
  • Dr. Ebubekir Sifil
  • islam
  • islam düşmanları
  • mezhep düşmanlığı
  • mezhep tanımıyanlar
  • Reformcular
  • reformistler
  • Sünneti inkar

Sanki Din bizi, ne halde bulunuyorsak o halde rahatlatmak ve her halükârda tercihlerimizi onaylamak için gönderilmiş gibi, hayatımızı Din’e göre değil, Din’i hayatımıza göre ayarlamanın peşindeyiz sürekli.

Günümüzde Ümmet-i Muhammed olarak yaşadığımız en önemli problemlerden birisi, küresel hale getirilmiş Batılı hayat tarzı ve düşünme biçimi karşısında nasıl hareket edeceğimizi bilemeyişimizdir.

Bu çerçevede yapılması gereken şey, dayatmalar karşısında küresel sisteme adapte olarak müslüman kalmanın yollarını aramak mıdır? Bu soruya “evet” cevabı verdiğimizde hareket tarzımızı ve alanımızı, doğrularımızı ve yanlışlarımızı küresel sistemin belirlemesine evet demiş olacağız.

Evet, ahir zamanda yaşadığımız bu hali, bir “geçici arıza durumu” olarak tespit edip, problemlere bu anlayış doğrultusunda cevap üretmeye çalışmak bir çözüm yolu olarak görülebilir. Ancak bir yandan bu yapılırken diğer yandan da yaşadığımız arıza durumunun düzeltilmesine çalışmak, bunu “nihaî hedef” olarak daima göz önünde tutmak bu işin olmazsa olmazıdır.

  • Yeni yorum ekle
  • Devamını oku

KUR'AN

Submitted by Deniz on Paz, 2008-04-27 02:34
  • Allah kelamı
  • emre itaat
  • islam
  • islam alimleri
  • Kur'an-ı Kerim
  • Kuran ahlakı
  • Kuran'a uymak
  • Kuran'ın emirleri
  • Kuran'ın hükümleri
  • Mehmet Şevket Eygi
  • peygamber efendimiz
  • Peygamber efendimize uymak

1. Kur’ân-ı Kerîm Allah’ın (cellecelâluhu) kelâmıdır, kadîmdir; kul sözü değildir.
2. Bilgi, kültür, inanç olarak doğru ve yanlış olanlar onda gösterilmiştir. Doğru ve sahih olanlarla yanlış olanları Kur’ân ölçüsüyle anlarız.
3. Aksiyonla yâni yapılan şeylerle ilgili iyi ve kötü işleri Kur’ândan anlarız.
4. Güzelin ve çirkinin ölçüsü de Kur’ândadır.
5. Kur’ân bizim düstûrumuzdur.
6. Yapacağımız şeylerin icâzetini Kur’ândan alırız.
7. Kur’ân Yüce Yaratan ile aramızda bir bağdır. Onu okuyarak, ona uyarak, onun hüküm ve ilkelerini hayata uygulayarak Allah’a (cellecelâluhu) mânen yaklaşmış ve rızâsını kazanmış oluruz.
8. Kur’ân, kendisine uyduğumuz takdirde bizi edebî mutluluğa eriştirir.
9. Dünya üzerinde haysiyetli bir hayat sürmemiz Kur’âna uymakla olur.
10. İlim ve icâzet bakımından ehil değilsek, kendimiz doğrudan doğruya Kur’ân-ı Kerîm’in yorumunu/tefsirini yapamayız, ondan kendi kafamıza göre hüküm ve mâna çıkartamayız. Bu işi “ilimde râsih olanlara” yâni gerçek müfessirlere bırakırız.
11. Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmı Kur’ânın birinci müfessiri ve onun Sünnetini Kur’ânı açıklayan ikinci ana kaynak olarak kabul ederiz. .

  • Yeni yorum ekle
  • Devamını oku

ZAMAN VE MEKÂNA MÜSLÜMANCA BAKIŞ

Submitted by Deniz on Pzt, 2008-04-14 12:52
  • Dr. Ebubekir Sifil
  • islam
  • mekan
  • mübarek ay
  • mübarek geceler
  • mübarek gün ve geceler
  • mukaddes mekanlar
  • tefekkür
  • yaratıcı
  • yaratılış
  • zaman
  • zaman ve mekan
  • zamanın değişkenliği

spacer
Biz farkında olalım ya da olmayalım, zaman ve mekân kavramları hayatımızın tamamını kuşatır. Bizler bu dünyada insan olarak zaman ve mekândan bağımsız bir şekilde ne yaşayabiliriz ne de düşünebiliriz. Zira zaman ve mekân tarafından öylesine kuşatılmış bulunuyoruz ki, onların çevrelemediği bir alem, onların hükmünün geçerli olmadığı bir boyut düşünemiyoruz.

Zaman ve mekân algımız, “yaratılmış” olmanın gereğidir. Zira biz biliyoruz ki, yaratılmış olan her şeyin varlığı zaman ve mekânla kopmaz bir ilişki içindedir. Bütün yaratılmışlar bir zamanda ve bir mekânda var olmuşlardır mesela. Mekânsız bir mahluk düşünemeyeceğimiz gibi, zamanın kuşatmadığı bir mahluk da tasavvur edemeyiz. Bizim varlığımız, hareketlerimiz, doğumumuz, ölümümüz... hep bir zaman süreci içinde ve bir mekânda olmaktadır.

İşin ilginç yanı şu ki, zaman ve mekâna bağımlı olan sadece bizler değiliz. Onlar da birbirlerine bağımlıdır. Üzerinde zamanın hükmünün yürümediği bir mekân ve bir mekânda geçerli olmayan zaman yoktur.

Zaman ve mekân hakkında bütün bu söylediklerimiz doğru olsa da, müslümanlar olarak bu iki kavrama bakışımızı biraz daha ileriye götürmek için, onlara biraz daha yakından bakmak durumundayız.

  • 1 yorum
  • Devamını oku

Özgürlük ve Allah’ın Çizdiği Sınırlar

Submitted by Deniz on Salı, 2008-03-25 21:40
  • batılı insan
  • batılılar
  • Batılılaşmak
  • Dr. Ebubekir Sifil
  • ehli kitaba benzemek
  • heva ve heves
  • inkar
  • islam
  • modern hayat
  • Modernite
  • modernizm
  • nefs
  • nefsine kulluk etmek
  • özgürlük
  • şeytani huy
  • sorumlu olmak
  • tahrifat

spacer Bizi insan olarak var eden kudret sahibi, insanlığımızı koruyarak yaşamanın yollarını da göstermiştir. İslâm’ın insanı “sorumlu varlık” olarak görmesi, bu çerçevede temel bir öneme sahiptir.

İslâm dışı inanç ve düşünce sistemleri ise, özellikle modern kültür insanı “özgür varlık” olarak tarif eder. Modernitenin hayatın temeline yerleştirdiği en temel kavramlardan birisidir “özgürlük.”

İslâm’ı bugünün modern değerler ekseninde anlama ısrarında olanların yaygın olarak düştüğü hatalardan birisi, diğer inanç ve düşünce sistemleri gibi İslâm’ın da insanı “özgür varlık” olarak gördüğünü söylemeleridir. İslâm’ın kölelik kurumunu ortadan kaldırmak için getirdiği çözümleri de bu yaygın hatayı delillendirmek için kullanırlar.

Evet İslâm’ın köleliği teşvik etmemek, her fırsatta köle azadına yönlendirmek gibi tedbirlerle köleliği ortadan kaldırmaya yönelik uygulamalar getirdiği bir vakıadır.
Ancak bizim burada kasdettiğimiz, köleliğin karşıtı olan özgürlük değildir. Kölelik/özgürlük meselesini konuşurken, aynı kelimeleri kullanmak zorunda olduğumuz için bir zihin kayması durumu yaşıyoruz. Yoksa hukukî anlamdaki kölelik/özgürlük ile varoluşsal anlamdaki kölelik/özgürlük arasında uçurumlar vardır.

  • Yeni yorum ekle
  • Devamını oku

Tasavvuf İslamı Fıkh İslamı

Submitted by Deniz on Cum, 2008-03-07 19:54
  • Dr. Ebubekir Sifil
  • ehli sünnet itikadı
  • ehli sünnet vel cemaat
  • emir ve yasaklar
  • fıkıh
  • fıkıh ilmi
  • islam
  • Kuran'a uymak
  • sünnete tabi olmak
  • sünnete uymak
  • tasavvuf
  • tasavvuf büyükleri
  • tasavvuf ehli
  • Tasavvuf yolu
  • Tasavvufi hayat
  • zahiri ilim

spacer İslâm'ın, insanların telakki tarzlarına bağlı olarak farklı şekillerde tezahür ettiğini ve bu farklı görünümlerin hepsinin de İslâm'dan onay aldığını söyleyebilmek için islamî disiplinlerden referans aramak, ya bilgisizlikten ya da kötü niyetten kaynaklanan bir tarz-ı harekettir!

Her ne kadar tarihsel ve aktüel vakıalara bakarak bu tarz-ı harekete dayanak arama ameliyesini meşru gösterme eğilimleri var ise de, bizzat İslâm'ın sabitelerinin buna ne kadar müsamaha ettiğini irdelemekle bu meselenin can alıcı noktası gündeme getirilmiş olacaktır.

Her şeyden önce şunu belirtelim ki, İslâm'ın Tasavvuf penceresinden farklı, Fıkıh penceresinden farklı göründüğü tezinin makbul addedilebilmesinin önündeki en büyük engel, bizzat bu ekollerin tarihe mal olmuş simalarının ve önde gelen temsilcilerinin duruşlarıdır.

O büyük şahsiyetlerin hepsi, Kur'an ve Sünnet'in emirleri/yasakları hayata geçirilmeden Mü'min olunamayacağı noktasının altını çizmekte müttefiktirler.

Her hangi bir Sufî "Tabakât" kitabının taranmasıyla bu söylediğimiz hususun gerçeğe ne ölçüde tekabül ettiği anlaşılabilir.

Burada özellikle Tasavvuf büyüklerinin bu konudaki sözlerinin hatırlanmasında büyük fayda mülahaza ediyoruz.

  • Yeni yorum ekle
  • Devamını oku

ÇAĞIMIZ VE HZ. MUHAMMED sallallahu aleyhi ve sellem

Submitted by Deniz on Salı, 2008-03-04 19:47
  • alemlere rahmet
  • Hz. Muhammed (s.a.v.)
  • iman
  • insanların efendisi
  • islam
  • itaat etmek
  • Kuran ahlakı
  • örnek ahlak
  • örnek yaşam
  • peygamber efendimiz
  • peygamberimize itaat
  • Prof. Dr. Mehmet Soysaldı
  • Sünnet
  • sünnete tabi olmak
  • tebliğ
  • tevhid

spacer Bilindiği gibi Yüce Allah, her dönemde insanlara rehber, kurtarıcı ve yol gösterici olarak kendi içlerinden peygamberler göndermiştir. Peygamberlerin ilki Hz. Âdem aleyhisselam, sonuncusu ise Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemdir.

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin kendinden önceki peygamberlerden farklı bir özelliği vardır. Önceki peygamberler belirli bir kavme ve millete gönderilmişlerdir. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ise, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.(1) Dolayısıyla O’nun peygamberliği evrenseldir.(2) Kıyamete kadar gelip geçecek bütün insanlara ve cinlere yöneliktir.

Peygamber Efendimiz öyle bir zamanda dünyaya gelmiştir ki, tarihçiler o zamanı “cahiliyye devri” olarak adlandırmaktadırlar. O zamanda insanlık âleminin üzerine küfür, dalâlet ve ahlâksızlık kâbus gibi çökmüştü. İşte insanlık böy

gipoco.com is neither affiliated with the authors of this page nor responsible for its contents. This is a safe-cache copy of the original web site.