Sinemaya Eleştiri
Son zamanlarda televizyonlarda sanat içerikli programlarda yada magazin programlarında konuk olan
oyunculara sizin gönlünüzde sinema mı? tiyatro mu? var diye soruluyor ve karşılığında ise sanki
oyuncunun tiyatroyu sevdiğini söylemesi bekleniyor.
Tiyatroda hikaye anlatımı oyunculuk ve kelimeler ile gerçekleşir. Tiyatroda dekor kısıtlıdır, dekorlar
simge şeklindedir insan zihninde görüntüye dönüşür. Oyunculuk ve kelimeler ile insan zihninde
tamamlanır ve hikayeye dönüşür.
Sinema ve dizilerde ise birçok kelimeyi görüntüler anlatır. Kelime ne kadar az kullanılırsa; film
o kadar kaliteli olmuş demektir. Dekor ise; ister yapay, istersede doğal alanda gerçekleştirilebilir,
yani; dekor yönünden sinemanın sınırı yoktur. Oyunculuk ise; kendine hastır hikayeye göre karakter
seçilmelidir.
Normalde tiyatro ve sinema çok farklı kavramlar.. Benim eleştirdiğim konu; sanatçılara sorulan tiyatro mu?
sinema mı? Sorusu bana göre ise bu sorunun dahi bir anlamı yok. çünkü; Türkiyede sinema ve dizilerin tiyatrodan farkı yok. Sadece oyunculukla yürüyor benim görmek istediğim ise; imkanlar kullanılarak görsel efektli filmler izlemek. Radyodaki gibi arkası yarın hikayeleri dinlemek değil! Amacım radyo oyunlarını eleştirmek değil hatta severek dinlerim, benim söylemek istediğim dünya kadar para verip sinemaya gittiğimde; hiçbir aksiyon görememek, hiçbir efektli film seyredememek. İzlediğim birkaç programda benim bu düşüncelerimi sunucu yönetmenlere soruyor; Neden ülkemizde efektli ve aksiyon dolu filmler çekilemiyor? cevap beni sinirlendiriyor. Biz aksiyon filmi çekecek kadar zengin değiliz. Ülkemizde filmde oynayanların nerdeyse hepsi ünlü ve aldığı paralar çok uçuk rakamlar, kaldıki çok ucuza efektler gerçekleştirebilir. Benim kullandığım programda bile birçok inanılmaz efect yapılabiliyor videocopilot.com sitesini örnek verebilirim söylediklerimin anlaşılabilmesi için hatta daha ileri gideyim youtube girin çocuklar dahi hollywood efektlerini aratmayacak çalışmaları basit araçlarla harçlıklarıyla gerçekleştirebiliyorlar.
Dahası sadece bu kadarda değil hadi izlediğimiz filimlerde aksiyon, efektler olmasın diyelim ama filimlerde
kalitede yok. Sinema filmi olsun dizi film olsun ışıklandırma yok. İzlediğim birçok filmde ışık kullanımına
gözledim ışık nasıl kullanılıyor diye filmde olayı ışık ile nasıl desteklemiş diye fakat görüntüler amatör
bir kamera kullanıcısının çektiği bir görüntüden farkı yok. Renk düzenlemesi zaten filmlerimizde hiç görünmüyor. Çerçeve düzenlemesi gelişigüzel yapılmış.
Yani sinemayı sinema yapan kamera arkası teknik ekibin yeteneklerini göremiyoruz kamerayı tripota koyup tiyatro sanatçılarıda karşısında oyunlarını icra ediyor baş plan, göğüs, boy plan gibi bir iki teknik ezber sinema filmi tamam iyi seyirler…
Zeki Demirkubuz
Biyografi:
Zeki Demirkubuz 1964 yılında Isparta’da doğdu. Orta okulu Isparta’da, Gönen Öğretmen Okulu’nda bitirdikten sonra İstanbul’a yerleşti. Liseye İstanbul’da başladıysa da ilk sömestirden sonra okulu bırakarak fabrika ve atölyelerde çalışmaya başladı.
Cezaevi Yılları :
Solcu bir siyasi örgüte üye olduğu için 1980 darbesinden sonra üç yıl hapis cezasına mahkûm oldu. Hapishane yıllarında edebiyata ilgi duymaya başlayan Demirkubuz, yazmaya başladı. Dostoyevski’nin, özellikle Suç ve Ceza’nın üzerindeki kalıcı etkileri o yıllarda oluştu.
Sinemaya başlaması:
Tahliyesinden sonra Anadolu’nun çeşitli kentlerinde işportacılık yaptı. Askerliğini erteleyebilmek için okula dönmeye karar verdi ve liseyi dışarıdan bitirerek İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne girdi. Sinemaya 1986 yılında Zeki Ökten’in asistanlığını yaparak başladı. İlk uzun filmi C Blok’u (1994) çekene kadar çeşitli yönetmenlerin asistanlığını yaptı. C Blok’tan sonra Demirkubuz, kendi senaryolarını yazan bağımsız bir yönetmen olarak çalışmaya devam etti. Uluslararası eleştirmenler ve izleyiciler, Demirkubuz’u Venedik Film Festvali’nde gösterilen ikinci filmi Masumiyet’le tanıdılar. Demirkubuz’un üçüncü filmi olan Üçüncü Sayfa, Türkiye’deki film festivallerinin yanı sıra Locarno ve Rotterdam Film Festivalleri de dahil olmak üzere Avrupa’da yapılan çok sayıda film festivalinde gösterildi. Bu dönemde Zeki Demirkubuz “Karanlık Üzerine Öyküler” adını verdiği üçlemesinin çalışmalarına başladı. Üçlemenin ilk iki filmi, Yazgı (2001) ve İtiraf (2001), 2002 yılında Cannes Film Festivalinin “Un Certain Regard” bölümünde gösterildi. Üçlemesini başrolünü de üstlendiği Bekleme Odası’yla (2003) tamamlayan Demirkubuz, daha sonra Masumiyet’in başlangıç öyküsünü anlatan Kader’i çekti. (2006). Demirkubuz’un son filmi 2009 yılında gösterime giren Kıskanmak’tır.
Filmleri:
Yıl İsim Ödüller
1994 C Blok 1995 SİYAD Sinema Yazarları Derneği
(En İyi Yönetmen ve Film)
1997 Masumiyet 34. Antalya Altın Portakal Film Festivali
(Halk Jurisi Avni Tolunay Ödülü)
1999 Üçüncü Sayfa 36. Antalya Altın Portakal Film Festivali
(Behlül Dal Juri Özel Ödülü, En İyi Senaryo)
2001 İtiraf 13. Ankara Film Festivali (En İyi Yönetmen)
Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü
2001 Yazgı 38. Antalya Altın Portakal Film Festivali
(En İyi 3. Film, En İyi Yönetmen)
2003 Bekleme Odası 40. Antalya Altın Portakal Film Festivali
(Behlül Dal Juri Özel Ödülü),
23. İstanbul Uluslararası Film Festivali (En İyi Türk Yönetmen)
2005 Kader 42. Antalya Altın Portakal Film Festivali (En İyi Film),
Nurnberg Film Festivali (En İyi Film),
25. İstanbul Uluslararası Film Festivali (FIPRESCI Ödülü,En İyi Yönetmen)
2009 Kıskanmak 46.Antalya Altın Portakal Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu
2010 Yeraltı Yapım Aşamasında
Ödüller:
18. Ankara Uluslararası Film Festivali, Ulusal Uzun Film Yarışması “En İyi Yönetmen” Ödülü (Kader)
Türkan Şoray
Türkân Şoray, (d. 28 Haziran 1945, İstanbul). Türk sinema oyuncusu, senaryo yazarı ve yönetmen. Türk sinemasında Sultan lakabıyla anılmaktadır. Fatih Kız Lisesi orta bölümünü bitirmiştir. 1960′larda sinema ile tanışmış, 1964′te 1. Antalya Film Festivali’nde “Acı Hayat” filmiyle en başarılı kadın oyuncu ödülünü almıştır.Dünyanın en çok film çeviren kadın oyuncusudur.
Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik’le birlikte, Türk sinemasının bir dönemine damgasını vurmuş dört önemli kadın oyuncudan biri kabul edilir. Bu dörtlü içinde, tek yönetmenlik yapan oyuncudur.
90′lı yıllarla birlikte, TV çalışmalarına da ağırlık vermeye başlamıştır. Yaptığı bu çalışmalardan en çok ses getiren ve uzun ömürlü olanları, İkinci Bahar ve Tatlı Hayat olmuştur.
Tiyatro oyuncusu Cihan Ünal ile 1983′te evlenmiş 1987′de ayrılmış ve bu evlilikten Yağmur adlı bir kızları olmuştur. Bugüne kadar 203 filmde rol almıştır. Türkân Şoray ilk televizyon programı olan ve NTV’de yayınlanan Sinema Benim Aşkım’ı sunmaktadır. Şoray programında sinema oyuncuları ile sinema kariyerini anlatmaktadır.
Şoray, 12 Mart 2010 tarihinde Unesco Türkiye iyi niyet elçisi seçilmiş ve “Sevgiyle yapılamayacak bir şey yoktur diye düşünüyorum. Gücü sevgiyle birleştirirsek, birçok sorunun üstesinden gelebiliriz” demiştir.Ayrıca Şoray’ın kendi adını taşıyan bir ilkokul vardır.
Özel Hayatı:
İstanbul’un Eyüp ilçesinde doğan Türkân Şoray memur bir ailenin ilk çocuğudur.Nazan ve Figen adında iki kızkardeşi daha olan Şoray’ın babası vefat etmişti.Annesi Meliha Şoray (1927-1984)’ın desteğiyle sinemaya adım atan Şoray,1962 yılında Galatasaray eski Asbaşkanı Rüçhan Adlı(1923-1995) ile 20 yıl bir birliktelik yaşadı.Bu süre içinde bir kaç defa ayrılıp barışan çift,Rüçhan Adlı’nın eşinden bir türlü boşanamaması yüzünden yollarını ayırdı.Türkan Şoray,1995 Ağustos’unda hastaneye kaldırılan Adlı’yı son anlarına kadar yalnız bırakmadı.Cihan Ünal ile 1983 yılında evlenen Türkan Şoray’ın bu evlilikten yağmur adlı bir kızı oldu.4 yılın sonunda çift ayrılık kararı aldı.
Yeşilçam:
Fatih Kız Lisesi ortaokulu bölümünde okurken, Karagümrük’teki ev sahiplerinin kızı olan sinema oyuncusu Emel Yıldız (daha sonra “Panter Emel” olarak tanındı) ile bir film setine giden Türkân Şoray, Türker İnanoğlu’nun teşviki ile Yeşilçam’a adım atar. Emel Yıldız’ın yerine Şoray’ın da kariyerinin başlangıcı anlamına gelen 1960 yılı yapımlı “Köyde Bir Kız Sevdim” filminde başrol oynar.
Türkân Şoray sinemaya başlamasıyla ilgili anısını şöyle anlatır: “Sinemaya girmeden önce mahallemize bir film seti geldi. Filmin bir setini mahallemizde çekeceklerdi. Başrol oyuncusu kadını gördüğümde ‘ne kadar güzel bir kadın’ dedim. Bu kadın Muhterem Nur’du. Öyle şaşkın bir şekilde bakınırken yanıma bir adam geldi ve ‘Sen de filmlerde oynamak ister misin?’ diye sordu. Korktum ve hemen eve kaçtım. Bu adamın da daha sonra Memduh Ün olduğunu öğrendim. O zaman film setinden kaçmıştım ama daha sonra film setleri hayatım oldu.” der
Filmografisi:
1960 | Aşk Rüzgarı | Nil | |
Güzeller Resmi Geçidi | Ayşe | ||
Köyde Bir Kız Sevdim | |||
1961 | Otobüs Yolcuları | Nevin | |
Melekler Şahidimdir | Zeynep | ||
Siyah Melek (Zincirler Kırılırken) | Nesrin | ||
Hatırla Sevgilim | Türkân | ||
Utanmaz Adam | Sevim | ||
Sevimli Haydut | Emine | ||
Kaderin Önüne Geçilmez | |||
Gönülden Gönüle | Nazan | ||
Dikenli Gül | |||
Aşk Ve Yumruk | |||
Afacan | |||
Kardeş Uğruna | |||
1962 | Biz de Arkadaş mıyız? | ||
Acı Hayat | Nermin | ||
Lekeli Kadın | Türkân | ||
Billur Köşk | |||
Bir Haydut Sevdim | |||
Bardaktaki Adam | |||
Aşk Yarışı | Zeynep | ||
Zorlu Damatl | Gönül | ||
Allah Seviniz Dedi | |||
Kırmızı Karanfiller | |||
Dikmen Yıldızı | |||
Ümitler Kırılınca | Oya | ||
Ne Şeker Şey | Canan, Jale | ||
1963 | Adanalı Tayfur | ||
Köroğlu (Dağlar Kralı) | Türkân Sultan | ||
Beni Osman Öldürdü | Türkân | ||
Acı Aşk | |||
Çapkın Kız | Suna | ||
Küçük Beyin Kısmeti | Pervin | ||
Sayın Bayan | Türkân Bayraktar | ||
İki Kocalı Kadın | Sibel | ||
Çalınan Aşk | Aysel, Günsel | ||
Bütün Suçumuz Sevmek | |||
Badem Şekeri | Güner Pirinçeken | ||
Genç Kızlar | Behlül, Eylül Servan | ||
Ayşecik Canımın İçi | Elif | ||
1964 | Adanalı Tayfur Kardeşler | Türkân | |
Dağların Aslanı | |||
Mualla | |||
Fıstık Gibi Maşallah | Gülten | ||
Kızgın Delikanlı | Avukat Sevil | ||
Anasının Kuzusu | Türkân | ||
Macera Kadını | |||
Kader Kapıyı Çaldı | Leyla | ||
Gözleri Ömre Bedel | Leyla | ||
Gençlik Rüzgarı | Fatma Nur Erden | ||
Bücür | |||
Yılların Ardından | |||
Bomba Gibi Kız | Leyla | ||
Öksüz Kız | |||
1965 | Ekmekçi Kadın | Ayşe, Zehra, Leyla | |
Elveda Sevgilim | Türkân Kadiroğlu | ||
Seven Kadın Unutmaz | Türkân | ||
Komşunun Tavuğu | Türkân | ||
Sürtük | Naciye | ||
Siyah Gözler | Türkân | ||
Hayatımın Kadını | |||
Garip Bir İzdivaç | Zeynep Gökalp | ||
Veda Busesi | Türkân | ||
Vahşi Gelin | Ayşegül | ||
1966 | Altın Küpeler | Aylin | |
Sana Layık Değilim | Türkân | ||
Akşam Güneşi | Jülide | ||
Çalıkuşu | Feride | ||
Kenarın Dilberi | Şarkıcı | ||
Meleklerin İntikamı | Türkân, Peri | ||
Anaların Günahı | |||
Düğün Gecesi | Zeynep | ||
Siyah Gül | Gül | ||
Meyhanenin Gülü | |||
Karanfilli Kadın | |||
Günahkâr Kadın | Türkân | ||
Ferhat ile Şirin | |||
Eli Maşalı | |||
El Kızı | |||
Çamaşırcı Güzeli | |||
1967 | Bir Dağ Masalı | Lale | |
Bir Soförun Gizli Defteri | |||
Ayrılsak da Beraberiz | Fatma | ||
Ağlayan Kadın | Şükran, Leyla | ||
Ana | Döndü | ||
Sinekli Bakkal | Rabia | ||
Ölümsüz Kadın | |||
Kelepçeli Melek | Nevin Erdem | ||
Kara Duvaklı Gelin | Perihan | ||
Her Zaman Kalbimdesin | |||
Tapılacak Kadın | |||
1968 | Kahveci Güzeli | Nermin | |
Vesikalı Yarim | Sabiha | ||
Abbase Sultan | Abbase | ||
Ayşem | Ayşe | ||
Hapishane Gelini | Çengi Naciye | ||
Kadın Severse | Leyla | ||
Dünyanın En Güzel Kadını | |||
Aşk Eski Bir Yalan | |||
Artık Sevmeyeceğim | Nesrin, Leyla | ||
Ağla Gözlerim | Leyla, Hicran | ||
Kadın İntikamı | |||
Kadın Değil, Baş Belası | Çengi Naciye | ||
1969 | Fosforlu Cevriyem | Fosforlu Cevriye Necla | |
Bana Derler Fosforlu | |||
Aşk Mabudesi | |||
Buruk Acı | Ülker | ||
Kölen Olayım | Azize | ||
Sonbahar Rüzgarları | |||
Sana Dönmeyeceğim | Leyla Taner | ||
Seninle Ölmek İstiyorum | |||
Ateşli Çingene | |||
Günah Bende mi? | |||
1970 | Bülbül Yuvası | ||
Buğulu Gözler | |||
Arım, Balım, Peteğim | |||
Kara Gözlüm | Azize | Balıkçı güzeli ünlü şarkıcı olur | |
Hayatım Sana Feda | |||
Ağlayan Melek | Sabahat | ||
Tatlı Meleğim | |||
Mazi Kalbimde Yaradır | |||
Birleşen Yollar | |||
Merhamet | |||
Herkesin Sevgilisi | |||
Mağrur Kadın | |||
1971 | Sevmek Ve Ölmek Zamanı | ||
Gelin Çiçeği | Arzu | ||
Ateş Parçası | |||
Melek Mi Şeytan Mı? / Asrın Kadını | |||
Mavi Eşarp | |||
Unutulan Kadın | |||
Yedi Kocalı Hürmüz | |||
Güllü | |||
Bir Kadın Kayboldu | |||
Gülüm, Dalım, Çiçeğim | |||
Bir Genç Kızın Romanı | |||
1972 | Cemo | ||
Zulüm | |||
Dönüş | Gülcan | ||
Sisli Hatıralar | |||
Vukuat Var | |||
Çile | |||
1973 | Mahpus | Ümmühan | |
Güllü Geliyor Güllü | Güllü Fındıkoğlu | ||
Azap | |||
Sultan Gelin | |||
Asiye Nasıl Kurtulur? | |||
Yalancı / Çok Yalnızım | |||
Namus Borcu | |||
Gazi Kadın / Nene Hatun | Zeynep | ||
Dert Bende | |||
1974 | Şenlik Var / Bal Kız | ||
Yüreğimde Yare Var | |||
Çılgınlar | |||
Açlık | |||
1975 | Acele Koca Aranıyor | ||
1976 | Deprem | ||
Bodrum Hakimi | Mefaret Tüzün | ||
Devlerin Aşkı | |||
1977 | Selvi Boylum, Al Yazmalım | ||
Baraj | |||
Dila Hanım | |||
1978 | Sultan | Sultan | |
Bir Aşk Masalı | |||
Cevriyem | |||
Tatlı Nigar | |||
1979 | Aşk ve Nefret | ||
Hazal | |||
Küskün Çiçek | |||
1980 | Gurbetçiler | ||
Tabancamın Sapını Gülle Donatacağım | |||
1981 | Yılanı Öldürseler | ||
1982 | Mine | ||
Seni Kalbime Gömdüm | Eylül | ||
1983 | Metres | ||
Seni Seviyorum | |||
1984 | Bir Sevgi İstiyorum | ||
1985 | Körebe | ||
Bir Kadın Bir Hayat | |||
1987 | Hayallerim, Aşkım ve Sen | Derya Altınay | |
Gramofon Avrat | Cemile | ||
On Kadın | |||
Rumuz Goncagül | Gülsün | ||
1988 | Ada | ||
1989 | Ölü Bir Deniz | ||
1990 | Berdel | ||
Soğuktu Ve Yağmur Çiseliyordu | Leyla | ||
1991 | Menekşe Koyu | ||
1993 | Şahmaran | ||
Tatlı Betüş | |||
1994 | Bir Aşk Uğruna | Selma | |
1995 | Yer Çekimli Aşklar | ||
1996 | Gözlerinde Son Gece | ||
1997 | Nihavend Mucize | ||
1998 | İkinci Bahar | Hanım | Atv’de oynamış televiyon dizisidir. |
2001 | Tatlı Hayat | Sevinç | Show Tv’de oynamış televizyon dizisidir. |
2002 | Gönderilmemiş Mektuplar | ||
2004 | Mürüvvetsiz Mürüvvet | Televizyon dizisidir. | |
2006 | Cemile | ||
Ayın Yıldızı | Karagümrüklü Karakız | Televizyon dizisidir. | |
Aşk Beklemez | |||
Hayatımın Kadınısın | |||
2007 | Suna | ||
2008 | Vurgun | ||
2009 | Altın Kızlar | İnciye |
Ödülleri:
- 1964 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü, Acı Hayat
- 1968 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü, Vesikalı Yarim
- 1973: 5. Adana Altın Koza Film Festivali – En başarılı kadın oyuncu, Mahpus
- 1973: Moskova Film Şenliği (Rusya) – Özel Ödül, Dönüş
- 1978: Taşkent Film Şenliği – Uluslararası Aytmatov Kulübü Geleneksel Ödülü, Selvi Boylum, Al Yazmalım
- 1987: 27. Antalya Film Festivali – En iyi kadın oyuncu, Hayallerim, Aşkın ve Sen
- 1990: 2. İzmir Film Festiali – Altın Artemis Onur Ödülü
- 1991: Türkiye Cumhuriyeti devlet sanatçısı ünvanı
- 1992: 8. Bastia Akdeniz Sinemaları Festivali – En iyi kadın oyuncu, Soğuktu Ve Yağmur Çiseliyordu
- 1994: 6. Ankara Film Festivali – Emek Ödülü
- 1994: 31. Antalya Film Festivali – En iyi kadın oyuncu, Bir Aşk Uğruna
- 1996: 15. Uluslararası İstanbul Film Festivali – Sinema Onur Ödülü
- 1999: Roma Film Festivali – Büyük Ödül
- 1999: 2. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali – Kadın Yönetmen Ödülü
- 2000: Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi – Zirvedekiler 2000 Ödülü
- 2001: Akademi İstanbul – Yılın En Başarılı Sanatçısı Ödülü
HALICI KIZ:İLK RENKLİ TÜRK FİLMİ
Halıcı Kız, yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul’un üstlendiği, 1953 yapımı bir Türk filmidir. Türk sinema tarihinin ilk uzun metrajlı renkli filmidir ve aynı zamanda ilk sponsor desteğiyle çekilmiş filmidir. Çekimleri İstanbul, Bursa ve Isparta’da, laboratuar ve kopya baskı işlemleri Almanya’da bavaria stüdyoları’nda, dublaj ve seslendirme işlemleri de istanbul İpek Film stüdyoları’nda yapılmıştır. Bu filmde Muhsin Ertuğrul beklediği başarıyı yakalayamamış, yönetmenlik kariyerini bu filmle noktalamıştır. Filmin müziğini Hasan Ferit Alnar bestelemiştir.
Konusu:
Film Isparta’da halı dokuma tezgahında işçilik yapan, patronun oğlu tarafından kullanılan, çıkış yolunu istanbul’a gitmekte arayan Gül isimli kızın öyküsünü anlatır
En Korkunç Yerler
Paris Yeraltı Mezarları
Aşıklar şehri Paris’in altının insan kemikleriyle dolu mezarlıklar ağıyla sarılı olduğunu biliyor muydunuz? 19. Yüzyılda sefalet içindeki Paris halkının öldükleri zaman mezar ve tabuta verecek paraları yoktu. Bu nedenle de ölen fakir halkın cesetleri bu yeraltı labirentlerine bırakılırdı. Binlerce insanın iskeletleri bugün halen bu yer altı delhizlerinde bulunuyor.
Sedlec Kilisesi
Küçük bir kilise olan Sedlec’in öyküsü de benzer. Kilise yapılırken eski bir mezarlığın üzerine yapılıyor ve çıkan kemikler atılmayıp kilise dekorasyonunda kullanılıyor. Sonuç bu.
Waverly Hills Senatoryumu
1910′da hizmete açılmış ve tüberküloz hastalarının tevadisinin amaçlandığı, şu anda terkedilmiş olan bu senatoryumda 52 yılda 62000 insan ölmüş. Dönemin tıp biliminin acizliği hakkında ipucu veren senatroyumda ölüler çok fazla olduğundan, ölüler bodrumda açılan derin deliklere dikey olarak atılıyorlarmış. Senatoryumun korku severler için lanetli bir otel olarak yeniden yapılması çalışmaları halen devam etmekte.
Yılan Adası
Brezilya’da Sao Paolo açıklarında bulunan bu adaya yılan adası denmesinin bir nedeni var. Adada metrekareye 1-5 arası yılan düşüyor. Yani bu adada bir yılana basmadan bir adım atabilmek mümkün değil. Bazıları çok zehirli olan binlerce yılanla dolu olan bu adaya insanların çıkması tehlikeli ve yasak.
Poveglia Adası
Avrupa Kara Veba salgını ile karşılaştığında Romalılar çare olarak veba hastalarını bu adaya getirip burada imha etmişler, canlı canlı yakmışlar. Adada 160000 insanın korkunç şekillerde öldürüldüğü düşünülüyor. Bu yetmezmiş gibi 1922′de ada akıl hastanesi olarak kullanılmış ve binlerce insana deneysel tıp başlığı altında işkence yapılmış.
Dracula Şatosu
Vlad veya diğer bilinen ismiyle Kont Dracula’nın şatosu da listemizde yer alıyor. Vampir efsanesiyle özdeşleşmiş Dracula efsanesinin doğduğu bu şatoda, Kont Vlad yaptığı akıl almaz işkenceler ile bu sıfatı ve yakıştırmayı hakketmiş olsa gerek.
Cachtice Kalesi
Avrupa’da yüzlerce şato var, bu şatonun özelliği ise 1600 lerde Kontes Elizabeth Báthory de Ecsed tarafından kullanılmış olması. Kontes Elizabeth Báthory de Ecsed civarda yaşayan 600 kadar genç kadını bu şatoda türlü işkencelerle öldürmüştür. Kurbanlarının derilerini yüzdüğü, yaktığı, açlıktan öldürdüğü, yediği ve gençleşmek için kanlarında banyo yaptığı söylenir. Kontes Elizabeth Báthory de Ecsed’in tarihteki en büyük seri katil olduğunu söyleyebiliriz.
Aokigahara Ormanı
Japonya’da bulunan bu orman İntihar Ormanı olarak da biliniyor. O kadar sık bir orman ki içinde rüzgar bile esemiyor. Çok sessiz bir yer olan bu ormanda eski zamanlarda Japon halkı yaşlılarını ölüme terk edermiş. Günümüzde ise ormanı daha çok intihar etmek isteyenler kullanıyor. Her yıl yaklaşık 30 kadar yeni ceset bulunsa da aslında kendini burada öldürenlerin sayısı çok daha fazla.
Kaynak: Bloody Disguisting
Sinemanın En İyi Tetikçileri
1- Philip Raven (Kiralık Silah)
Alan Ladd’in ufak tefek rollerden sıyrılıp da starlığa yükselmesi bu filmle oldu. Neden? Çünkü bir tetikçiyi canlandırmıştı. Graham Greene’nin romanındaki asıl Raven karakteri, erkekleri öldürdüğü kadar kadınları da dövmekten ve öldürmekten de çekinmiyordu. Ama o zamanki etik kurallarına göre film stüdyosu çekimler sırasında bu karakteri daha ‘insancıllaştırma’ yoluna gitti. Böylece ölümcül tetikçimizin kedileri ne kadar sevdiğini, çocukken teyzesinden yediği dayakları falan filme kattılar ve biz de bu kahramanı sevmiş olduk.
2- Leon (Leon)
Öldürmekle geçen yıllar ve gizemli bir yalnızlık, Leon karakterini bize tanımlar.Leon (Jean Reno